ALTERNATİF HİKÂYELER

II. 

"Neye bakıyorsun Olgyya?" 

"Buluta..."

"Ne görüyorsun peki?"

"Bulut."

"Düşünemiyor musun?"

"Neyi?"

"Bulutu. Bulutu, buluttan ziyade düşünemiyor musun?"

"Denedim, gördüğümden öteye bir yol gidemedim.. Her şey gördüklerimden ibaret... Sanki görmüyormuşum gibi karanlık ve durağan. En acısıda budur ya zaten: Nesnelerde ahengi yakalayamamak, o uyum olmadıktan sonra gözün önemi kalmıyor. Kalkalım artık Tirina, bu nahoş sadelikte, geçen anın nasıl olduğunu kestiremiyorum."

"Kalkalım, nereye kalkalım? Köy de bir şey yok ki... Tüm çocuklar da bizim kadar ölü. Onlarda görmüyor. Hoş ya burada da bir şey yapıyor sayılmayız. Tembellik desem nereden geliyor bilmiyorum. Bir şeyler eksik Olgyya, bir şeyler yanlış."


Bir ses yükseldi kürsüden... Elini masaya vuran Tiran bağırdı:

"Abartmayın efendiler, yeni bir şey değildir bu.. Tüm dünya halkının çocuklarında olduğu gibi Lidya halkı çocuklarının da ne yapacaklarını bilememenin getirdiği tembellikten canları sıkılıyor işte.. hepsi bu kadar. Yeni keyfiyetler çıkarıp başımıza iş almayalım. Başlarına gelen bedbahtlık değildir, aksine nizami doyumun ta kendisidir. Her şey uygundur efendiler, her şey uygun."

Hemen karşısında oturan beyaz elbiseli, ışıltılı bir başkası, sesini biraz daha yükselterek karşı çıktı:

"Ne demek keyfiyet? Hayalsizliğin akla erdirilememesi ne zamandan beri boş olmuştur, düzen bunun neresinde? Ruhunun da bu gariplikten nasibini aldığını görmek, bende müthiş bir ızdırap yaratıyor." 

"Zamanın ilk anlarından beridir böyle, " diye söze girdi bir diğeri.. 

Sözünü tamamlamak isteyen beyazlar içinde ki Tiran, masaya eğilip sözünü kesene nazar attıktan sonra devam etti:

"Zaman değişti artık. Geçmiş sadece geçmiştir. Şimdi yeniye bakmalı, yeni için bir şeyler yapmalı... bizler, gelecek için var olanlarız. " Sesler yükselmeye başladı kürsüden, hep bir ağızdan bağırdılar:

"Doğru, evet, haklı"

"Doğru söylüyor, hakkı var" 

"Doğru, bir şeylerin değişmesi gerek" 

Devam etti, ışıltısıyla:

"Oyun, henüz  keşfedilmemiş çocukluk, tarihin eğlenceli serüvenine hiç adım atmamış olabilir; ama artık buna dur demeliyiz.. Yapılan en büyük hata; yaratılıştan verilmemiş ve insana egemen olan bir boşluk. Karanlık ve ıssızlığın hakim olduğu o donuk suratlarda çocukluğun faydasızlığını okumak mümkün. Bu suratlar bizim eserimiz. Kendim için değil tüm çocuklar için konuşuyorum."


Köye doğru yürüyen çocukların fısıltılarına dikkat kesildi, kürsünün sahipleri. Yürüyüşünde sessizlik bulunan Olgyya konuştu:

"Tek çare bir an önce büyümek Tirina ve savaşlara katılıp diğer Lidya erkeklerinin de yaptığı gibi  ölmek. Her çocuk gibi benim de isteğim budur. Belki o zaman ölen ruhumun coşkunluğuyla çocukluğu öğretirim kendime."

"Kız çocukları ne yapacak o zaman, " diye serzenişte bulunda Tirina, büyük bir merak içinde, sesinde titreme vardı... "Biz ölmeyeceksek ruhumuza ne olacak? "

Olgyya yeni yeni sertleşen kaşlarını çatıp düşündükten sonra:

"Üzgünüm Tirina, kız çocukları için ise olay daha dramatik bir hal alıyor bu zamanda... evlenip, ölen eşlerinden kalan yetimlere bakmakla devam eden ömürleri, onlarıda toprağa vermekle son buluyor." 


Elini masaya vuran ilk Tiran tekrar girdi söze: 

"Yeter! Nedir burada oynanan oyun, hiç düşünmez misiniz siz? Lidya halkı için vehim bir olay değildir bu olan. Sadece Lidya için değil tüm dünya halklarına olağandır bu. Yüzyıllardır böyleydi bu ve hep böyle devam etmeli... Efendiler, büyütüyorsunuz gözünüzde. Sorun siz onu fark ettiğiniz zaman başlar. Ta o zamandan beri kimse bir şey fark etmemiş, sorun da kendisini hiç göstermemişti. Şimdi durduk yere ne oluyorsunuz?"

"Ama bu durumdan rahatsız olanlar vardır elbet.." sözün sahibi hiçbir zaman bilinmedi... 


Baş Katip girdi içeriye ve müsade alarak yapılan görüşmenin sonuçlarını açıklamak üzere konuşmaya başladı:

"Tanrılar ve Tanrıçalar ve Tiranlar ... Zeus, Kibele, Artemis, Apollo vb. yapılan, 21. Sema toplantısında, çocukların, uğramış olduğu bu perişanlık ve haksızlık konuşulmuş, Tanrıların Tanrısı Zeus'un insanlığa, çocuklara ve gelecek nesillere oyunu vermesi emrolunmuştur.

Prometheus ile mahrum bırakıldığı ateşi tekrardan kazanan insan, Zeus sayesinde ise hiç bilmediği bir şeyi keşfetmiş olacaktır.. Böylelikle sunaklar yapılacak, şükür mahiyetinde törenler verilip kurbanlar kesilecektir. 

Tarih için büyük bir adım olacak o an; eşi benzeri görülmemiş bir fedakarlıkla Yüce Zeus "parayı" çocuklara armağan ediyor... Böylelikle de yeryüzünde süre gelen bilinmezlik bitmiş, oyun çağı başlanmış bulunmuştur."


-"Nedir o elindeki Olgyya? Duyuyor musun beni? Hey?" 

-"Ha! Ne dedin? Parayı mı diyorsun? Eğlencemiz bu. Yeni çağın gereklerine egemen bir başlangıç... Ansıyorum Tirina, hepsi öğretildi bana. Artık bununla saadet süreceğiz... Mutlulukta, iç içe geçmiş sarmal bir saadettir zaten... Bu zincirin taşıyıcıları biziz artık. Hayallerin taşıyıcısıdır elimdeki Tirina. Hayaller ah.. Sahibi, her şeyin sahibi şimdi..."

Tirina, sessiz ve ürkek adımlarla geri çekildi... Dostunda oluşan bir düşmanlık seziyordu şimdi. O da yeni bir şeyin başladığının farkındaydı artık... Zamanın içinde, zamanı bozan, değiştiren bir şey bu.. Olgyya da ki fenalığı hissetmiş yüreğini saran kibrin, ihtirasın ateşinden korkuya kapılarak ürpermişti. Geri çekilişi devam etti... Gitti, gitti ve gitmekteki ısrarı onu gözden kaybetti. 

Efendiler, kürsüden seslendiler, kürsüden güldü, efendiler... Kahkahaları yankılandı, kah gökyüzünde kah yeryüzünde... Olgyya da iştirak etti gelen seslere... Karanlığı bölen ışık ihtişamla yayıldı.. Ses ve ışık iki yeni dostlardı şimdi.. 



Alternatif Son 

Geceyi bastıran sessizlik her iki çocuk bünyesine de ağır gelmişti şimdi. Gürültüyle kalktılar.. Gökkubenin altında uyuya kalmışlardı. Olgyya durdu yerinde, suratında, anlaşılmak istenen endişenin izleri vardı. Tirina eve gitmek ister gibi hızlı adımlarla yürüyordu, o da durdu şimdi.

"Ben bir rüya gördüm," diye ekledi Olgyya "çok, çok kötü bir rüya. Sen, sen yoktun. Gitmiştin... Ben ise bir şeyler tarafından bastırılıyor, sindiriliyordum. Sesler vardı, gürültüler, sonra elimdeki şeyin parıltısı sardı her yanı, bunlar birleştiler, birlikte bir uyum bir ahenk yakalamışlardı.. Anlarsın ya anla, zamanın beklediği o an işte gelmişti... Tarihe böyle bir damgayla geçecektik işte. Phoibos aşkına! Ne oluyor burada, neler söylüyorum ben, nereden biliyorum bunları? Söyle bana Tirina, seni kaybediyor muyum yoksa?" Sesinde yalvarmanın açıklığı vardı. 

Tirina, Olgyya'nın yüzüne anlamsız ve bir o kadar da ifadesiz, donuk bir şekilde baktı, hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp yürümeye devam etti. Olgyya'nın yüzünde yeni yeni meydana gelen bir korkunun ifadesi vardı: bakakaldı, eski bir tanıdığın arkasından bakar gibi, belki, biraz veda eder gibi.. Tirina ise gittiği yerden ışıklar saçıyordu... sağına soluna ve her yeri ışık, ses sarmıştı. Elinde tuttuğu ışığın izleri, yüzündeki çılgınlığın ilk timsali olmuştu şimdi. 





Yorumlar

  1. Sen ne kadar güzel bir adamsın, yazdıkların insanın yüreğine işliyor,ellerine yüreğine sağlık Güzel Ruh.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Güzel yorumunuz için uzun zaman sonra doğan bir sevinç gibi geldi bu yorum ☺️

      Sil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder